efendimiziyasama
  2. Hz. Muhammed’in Aile Büyüklerini Tanıyalım
 

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) soylu, şerefli ve tanınmış bir aileden gelmektedir. Onun soyu, Hz. İbrahim’in (a.s.) büyük oğlu Hz. İsmail’in (a.s.) çocuklarından Adnan’a kadar uzanmaktadır. Peygamberimizin (s.a.v.) babası, Abdülmuttalip’in oğlu Abdullah; annesi ise Vehb’in kızı Âmine’dir. Babası Abdullah, Kureyş kabilesinin Hâşimoğulları kolundan annesi Âmine ise yine aynı kabilenin Zühreoğulları kolundandır. Her ikisi de Mekkelidir. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) babası Abdullah, ticaretle uğraşıyordu. Mekke’nin güzel ahlaklı, iyi huylu, sevilen insanlarından biriydi. Âmine ile evlendikten bir süre sonra Suriye yönüne yaptığı bir ticaret yolculuğundan dönerken Medine’de hastalandı ve genç yaşta vefat etti. Medine’ye defnedilen Abdullah, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğumundan yaklaşık iki ay kadar önce vefat etmiştir. Peygamberimizin (s.a.v.) annesi Âmine Mekke’de sevilen, beğenilen, güzel huylu, iffetli, iyi ahlaklı bir genç kızdı. Âmine, ailesinin onayıyla Abdullah ile evlendi. Bir süre sonra Hz. Muhammed’e (s.a.v.) hamile kalan Âmine, eşi Abdullah’ın vefatıyla sarsıldı. Ancak dünyaya getirdiği çocuğuna babasızlığını hissettirmemeye çalıştı ve ona her zaman kol kanat gerdi. Evladını sevgi, şefkat ve merhametle büyüttü. Oğlu altı yaşındayken de vefat etti.Peygamberimizin (s.a.v.) aile büyüklerinden biri de dedesi Abdülmuttalip’tir. Abdülmuttalip, Mekke’nin reisiydi. Saygı duyulan, görüşlerine değer verilen bir kişiydi. Abdülmuttalip, doğumundan itibaren torununu çok sevdi, ona yakın ilgi gösterdi. Torunu altı yaşındayken Âmine’nin ölümü üzerine de onun bakımını kendisi üstlendi. Abdülmuttalip torununu çok sever, gittiği yerlere onu da götürürdü. Kimsenin oturmadığı minderine torununu oturturdu. Yemeği getirildiği zaman da onu yanına alır, bazen de dizine oturtup yemeğin en güzel yerini ona yedirirdi. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatında önemli yeri olan aile büyüklerinden bir diğeri, amcası Ebu Talip’ti. Ebu Talip, Abdülmuttalip’in oğullarından biriydi. Torununa sekiz yaşına kadar bakan Abdülmuttalip, ölmeden önce onu Ebu Talip’e emanet etmişti. Çünkü onun, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) kendi evladı gibi bakacağını düşünüyordu.Ebu Talip, yeğenini çok seviyor, onu kendi çocuklarından ayrı tutmuyordu. Onun iyi bir şekilde yetişmesi, anne ve babasının yokluğunu hissetmemesi için elinden gelen çabayı gösteriyordu. Ebu Talip, yeğenine her zaman sahip çıkmış, peygamberliğinden sonra Hz. Muhammed’i (s.a.v.) müşriklere karşı korumuş, Mekkeli putperestlerin ona zarar vermelerine engel olmuştu. Peygamberimizin (s.a.v.) hayatında, amcalarından Hz. Hamza (r.a.) ve Zübeyir’in de önemli yeri vardı. Örneğin Hz. Muhammed (s.a.v.), amcası Zübeyir ile ticaret yolculuğuna çıkmıştı. Ondan, ticaretle ilgili bilgiler edinmişti. Hz. Hamza (r.a.) da yeğenini çok severdi. Müslümanlığı ilk kabul edenlerden biri olan Hz. Hamza (r.a.), Peygamberimize (s.a.v.) her zaman destek olmuş ve onu korumuştu. Mekkeli müşriklerle yapılan Uhud Savaşı’nda şehit olmuştu. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), amcası Abbas’a (r.a.) da gerekli sevgi ve saygıyı gösterirdi. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sütannesinin adı Halime’dir. Halime, eşi Haris ve kızları Şeyma, Peygamberimiz (s.a.v.) evlerinde kaldığı süre boyunca ona sahip çıkmışlar; Efendimize (s.a.v.) sevgi, şefkat ve merhametle muamele etmişlerdir.
!!!!!!!!!!FİL OLAYI :Habeşistan Krallığı’nın Yemen Valisi Ebrehe, Hristiyanlığı Araplar arasında yaymak ve Arapları Kâbe ziyaretinden vazgeçirmek için San’a’da muhteşem bir kilise yaptırmıştı. Fakat Araplardan bu kiliseye ilgi gösteren olmadı. Bunun üzerine Ebrehe, büyük bir ordu ile Kâbe’yi yıkmak üzere Mekke üzerine yürüdü. Arapların bu orduya karşı koyabilecek güçleri yoktu. Mekkeliler şehri boşaltarak etraftaki dağlara çekildiler. Ebrehe, Mekke yakınlarında karargâhını kurdu. Kureyş kabilesinin başkanı olan Abdülmuttalip’e elçi göndererek kan dökmek üzere değil, sadece Kâbe’yi yıkmak için geldiğini bildirdi. Bu sırada Ebrehe’nin öncü kuvvetleri, Mekkelilerin sürülerini yağmalayıp götürmüşlerdi. Bunlar arasında Abdülmuttalip’in yüz devesi de vardı. Abdülmuttalip, Ebrehe’ye giderek yağmalanan sürülerin geri verilmesini istedi. Ebrehe: – Ben, Kâbe’yi yıkmamam için ricaya geldiğini sanmıştım. Görüyorum ki sen, develerinin derdindesin, bunu sana yakıştıramadım, deyince Abdülmuttalip büyük bir olgunlukla şu cevabı verdi: – Ben, develerin sahibiyim, onları istiyorum. Kâbe’nin de sahibi var. Onu sahibi koruyacaktır. Bu cevap karşısında Ebrehe, Abdülmuttalip’in develerini ve Mekkelilerin yağmalanan bütün mallarını geri verdi. Kur’an-ı Kerim’de de açıklandığı üzere Ebrehe amacına ulaşamadı. Kâbe’yi yıkmak üzere hücuma geçileceği sırada, Ebrehe’nin her seferinde beraberinde bulundurduğu Mamut adlı büyük fil ile diğer filler her türlü çabaya rağmen diz çöküp oldukları yerde kaldılar; Kâbe yönüne yürümediler. Bu sırada gökyüzünde beliren sürü sürü kuşlar, ağızlarında ve pençelerinde taşıdıkları küçük taşları Kâbe’ye hücuma hazırlanan askerlerin üzerine bıraktılar. Ebrehe’nin ordusu bir anda perişan oldu. Ordunun büyük bir kısmı orada öldü. Kaçıp kurtulabilen askerlerin bir kısmı ile Ebrehe San’a’ya döndü. Ancak Ebrehe yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak çok geçmeden öldü. Ordunun önünde yürüyen filler sebebiyle, tarihte bu hadiseye “Fil Olayı”, bu olayın meydana geldiği seneye de “Fil Yılı” denilmiştir. Fil Olayı Peygamberimizin (s.a.v.) doğumuna yakın bir zamanda meydana gelmiştir. İbn-i Hişam, İslam Tarihi, C 1, s. 78-89. (Özetlenip uyarlanmıştır.)
 
 
  Bugün 8 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol