Hz. Muhammed (s.a.v.), hicri takvime göre rebiyülevvel ayının 12. gecesi pazartesi sabaha karşı doğdu. Bu tarih, miladi olarak 20 Nisan 571’e karşılık gelmektedir. Âmine, doğumdan sonra hemen kayınbabası Abdülmuttalip’e haber göndererek torununun dünyaya geldiğini bildirdi. Abdülmuttalip torununa Muhammed adını koydu ve onu kucağına alarak Kâbe’ye götürdü, Allah’a (c.c.) şükretti. Muhammed, “Güzel huyları, üstünlük ve meziyetleri çok olan, çok övülen” anlamına gelmektedir. Annesi Âmine de gördüğü bir rüya üzerine oğluna Ahmed adını koydu. Abdülmuttalip, torununun doğumunun yedinci gününde Mekkelilere ziyafet verdi. Mekkeliler ona, ataları arasında Muhammed adında bir kimse bulunmadığını hatırlatıp torununa bu ismi vermesinin sebebini sordular. Abdülmuttalip de “Onun gökte ve yerde övülmesini istedim.” cevabını verdi.
Mekke’nin havası, çok sıcak olması sebebiyle bebeklerin sağlıklı büyümesine elverişli değildi. Bu sebeple şehirdeki aileler, yeni doğan bebeklerini göçebe kabilelere mensup sütannelere verirlerdi. Böylece çocuklarının, çölün temiz, sağlıklı havasında büyümelerini sağlamak isterlerdi. Ayrıca şehir dışındaki yerlerde büyüyen çocukların daha düzgün Arapça öğrenmesi mümkün oluyordu. Hz. Muhammed (s.a.v.) de bu geleneğe uygun olarak Halime adında bir sütanneye verildi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sütannesinin ailesi içinde çok sevildi, onlara mutluluk ve bereket getirdi. Daha önce geçim sıkıntısı yaşayan bu aile bolluk ve berekete kavuştu. Peygamberimiz (s.a.v.), dört yıl kadar sütannesinin yanında kaldı. Daha sonra Halime, Hz. Muhammed’i (s.a.v.) Mekke’ye getirerek ailesine teslim eti.
.jpg)
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğduğu evin yerinde günümüzde bir kütüphane vardır
Âmine, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) altı yaşındayken oğluyla beraber hem akrabalarını hem de eşi Abdullah’ın mezarını ziyaret etmek amacıyla Medine’ye gitti. Burada bir süre akrabalarının yanında kaldılar. Mekke’ye dönerken yolda Ebva denilen yerde hastalanan Âmine vefat etti. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (s.a.v.), dadısı Ümmü Eymen Mekke’ye getirerek Abdülmuttalip’e teslim etti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sekiz yaşındayken dedesi de vefat etti. Ancak ölmeden önce o da torununu Ebu Talip’e emanet etti.Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), hayatının her döneminde olduğu gibi gençliğinde de güzel ahlaklı, iyi huylu bir insan olmuştur. O; daima doğruyu söylemiş, dürüst davranmış, verdiği sözü yerine getirmiş, emanetleri korumuştur. Bu gibi güzel özellikleri sebebiyle Mekkeliler tarafından sevilmiş, sayılmıştır. İslam’dan önce Arap kabileleri arasında çeşitli sebeplerle sık sık savaşlar meydana gelirdi. Bunlardan dördü, kan dökmenin yasak olduğu haram aylarda yapıldığı için “Ficar Savaşları” olarak adlandırılmıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.) yirmi yaşındayken bu savaşlardan dördüncüsüne katılmış ancak aktif olarak savaş yapmamıştır. Mekke’de İslam’dan önce insanların can ve mal güvenliği yoktu. Güçlüler zayıfları ve kimsesizleri eziyor, özellikle şehre gelen yabancıların mallarına el koyuyorlardı. Bunun üzerine bir grup duyarlı insan bir araya gelerek Mekke’de haksızlıkların önüne geçmek, can ve mal güvenliğini sağlamak, iyilikte dayanışma içinde olmak amacıyla Hılfu’l-Fudûl adıyla bir topluluk oluşturdular ve aralarında bir anlaşma imzaladılar. Hz. Peygamber (s.a.v.) de bu topluluğun üyeleri arasında yer aldı ve çalışmalarına aktif olarak katıldı. Peygamberliği döneminde söz konusu topluluktan övgüyle bahseden Hz. Peygamber (s.a.v.), “... İslam’da böyle bir antlaşmaya çağrılsam derhâl kabul ederim.”1 buyurmuştur.Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) amcası Ebu Talip ticaretle uğraşı- yor, bu amaçla zaman zaman çeşitli yerlere seyahat ediyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bazen amcasıyla birlikte yolculuğa çıkıyordu. Böylece hem ticari hayat hakkında bilgi sahibi oluyor hem de değişik bölgeleri ve insanları tanıyordu. Peygamberimiz (s.a.v.), ticaret hayatında güvenilirliği, dürüstlüğü ve başarısıyla dikkat çekti. Mekke’nin zengin kadınlarından Hz. Hatice’nin (r.a.) teklifiyle onun kervanlarını işletti. Daha sonra yirmi beş yaşındayken Hz. Hatice’yle (r.a.) evlendi. Bu evlilikten Kasım, Abdullah, Zeynep, Rukiye, Ümmügülsüm ve Fatıma adında altı çocukları dünyaya geldi. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Hz. Hatice’nin (r.a.) vefatından sonra evlendiği Mariye adlı eşinden İbrahim adında bir oğlu daha dünyaya gelmiştir.